Hani derler ya, “gözlerindeki ışık sönmüş” diye… Peki ya bu sadece şiirsel bir ifade değilse? Ya tüm canlı organizmalar, insanlar da dahil olmak üzere, ölümle birlikte sönen gerçek, kelimenin tam anlamıyla bir parıltı yayıyorsa? Kulağa biraz ürkütücü ve bir o kadar da büyüleyici geliyor, değil mi? The Journal of Physical Chemistry Letters‘da yayınlanan yeni ve çarpıcı bir çalışma, tam da bunu iddia ediyor ve bu keşif, sadece yaşam ve ölüm anlayışımızı değil, aynı zamanda hastalıkları takip etme şeklimizi de kökten değiştirebilir.
Bilim İnsanları Keşfetti: Tüm Canlılar Ölümle Sönen Gizemli Bir Işık Saçıyor!
Görünüşe göre tüm canlılar, hayatları boyunca etraflarına ürkütücü, hayaletimsi bir parıltı saçıyor. Bu yeni araştırmaya göre, insanlar da dahil olmak üzere tüm canlı organizmalar, metabolik ve hücresel süreçler tarafından salınan enerji nedeniyle yaşamları boyunca soluk bir şekilde parlıyor ve bu parıltı ölümle birlikte sönüyor. Bu zayıf sinyalin izlenmesi, bir gün bilim insanlarının yaralanma ve hastalıkları takip etmesine yardımcı olabilir.
Ultra Zayıf Foton Emisyonu (UPE): Bu Hayaletimsi Parıltının Kaynağı Ne?
Hücreler enerji tüketirken, mitokondriler yan ürün olarak küçük miktarlarda reaktif oksijen türleri (ROS) salgılar. Bu ROS’lar, proteinler, lipitler ve floroforlar dahil olmak üzere çeşitli moleküllerle reaksiyona girerek seyrek fotonlar yayar. Ancak ultra zayıf foton emisyonu (UPE) olarak adlandırılan bu ışık – adından da anlaşılacağı gibi – ortamdaki ışık kaynaklarına kıyasla son derece zayıftır ve görüntülenmesi gerçekten zordur. Daha önce bitki, hayvan ve insan hücrelerinde gözlemlenmiş olsa da, bu çalışma ilk kez tüm canlı veya ölü hayvanlarda bu fenomeni bütünsel olarak ortaya koyuyor.
Fareler Üzerindeki Deneyler Ne Gösterdi? Yaşam ve Ölümün Işığı
Bu hayaletimsi parıltıyı yakalamak için, Calgary Üniversitesi’nden Doçent Doktor Daniel Oblak liderliğindeki ekip, ultra hassas bir dijital görüntüleme sistemi kullandı. Fareleri karanlık, sıcaklık kontrollü kutulara yerleştirdiler ve iki saatlik uzun pozlama ile görüntülediler. Canlı bir fareyi görüntülediklerinde, farenin tüm vücudundan yükselen fotonlar ve özellikle organları, başı ve patileri üzerinde sıcak noktalar (hotspot) gördüler. Ancak, ölü fareler UPE’de yaygın bir düşüş sergiledi; bu da ışıklarının kelimenin tam anlamıyla sönmüş olduğunu gösteriyordu.
Araştırmacılar, Kanada Ulusal Araştırma Konseyi’nin (NRC) Quantum Sensors Challenge programı tarafından desteklenen makalelerinde, “Canlı fareler, devam eden biyolojik süreçlerin ve hücresel aktivitenin göstergesi olan güçlü UPE yayarken, ölü farelerin UPE emisyonu neredeyse tamamen sönmüştür” diye yazdılar.
Sadece Hayvanlar Değil, Bitkiler de Işıldıyor: Yaralanma ve Stres Işığı Artırıyor!
Ve bu durum sadece hayvanlarla sınırlı değil; yaşayan bitkiler de adeta başka bir dünyaya aitmiş gibi bir parıltı yayıyor. Araştırmacılar, bir şemsiye ağacındaki UPE’leri analiz ettiklerinde, bitkiler yaralandığında veya yüksek sıcaklıklara maruz kaldığında parıltının gücünün arttığını buldular. Özellikle anestezik benzokain gibi kimyasal modifikasyonların uygulanması da bu ışığın yoğunluğunu artırdı.
Bu Keşif Ne İşe Yarayacak? Hastalık Takibinden Bitki Biyolojisine Yeni Ufuklar
Işık, metabolik aktiviteyle ilişkili olduğundan, dokuların yaydığı ışık miktarı hasar gördüklerinde artabilir. Doktorlar, çok fazla veya çok az ışık yayan dokulara bakarak dokuların sağlığını invaziv olmayan bir şekilde izleyebilirler. Araştırmacılar ayrıca, farklı çevresel koşullar altında bitkilerin sağlığını ve büyümesini de izleyebileceklerini belirtiyorlar.
Yazarların da belirttiği gibi, UPE, “hem bitki biyolojisi hem de temel düzeyde biyomedikal araştırma anlayışımızı ilerletmek için umut verici bir araç” olabilir. Bu keşif, canlılığın en temel düzeydeki işleyişine dair yeni bir pencere aralarken, gelecekte hastalıkların teşhis ve takibinde devrim yaratma potansiyeli taşıyor. Yaşamın bu en soluk ışığı, belki de en büyük sırlarından bazılarını aydınlatabilir.