Meta Nükleer Santral Satın Alıyor! AI İçin mi?
  1. Anasayfa
  2. Gelecek Teknolojileri

Meta Nükleer Santral Satın Alıyor! AI İçin mi?

Yapay zekanın durdurulamaz yükselişi, beraberinde getirdiği devasa enerji talebiyle teknoloji dünyasının gündemini meşgul etmeye devam ediyor. Bu enerji açlığını doyurmak ve aynı zamanda iddialı “net sıfır emisyon” hedeflerine ulaşmak için teknoloji devleri şaşırtıcı ve bir o kadar da tartışmalı adımlar atmaya başladı. Son olarak, dünyanın en büyük sosyal medya ve teknoloji şirketlerinden biri olan Meta, kapanmanın eşiğindeki yaşlı bir nükleer santrali hayata döndürmek ve operasyonlarını 20 yıl daha desteklemek için bir enerji firmasıyla önemli bir anlaşmaya imza attığını duyurdu. Amaç, hem yapay zeka veri merkezlerine güç sağlamak hem de şirketin giderek büyüyen karbon ayak izini küçültmek. Peki, bu nükleer canlanma gerçekten “yeşil” bir çözüm mü, yoksa teknoloji devlerinin enerji krizine bulduğu geçici bir yama mı?

meta logosu scaled

Yapay Zekanın Enerji Açlığı Nükleere Göz Kırptırıyor: Bir Teknoloji Devi Eski Santrali Kurtarıyor!

2017’den beri kapanmanın eşiğinde olan ve yıllardır finansal kayıplarla boğuşan yaşlı bir nükleer santral, beklenmedik bir ortak sayesinde yeni bir yaşam süresine kavuştu. Meta ve enerji şirketi Constellation arasında duyurulan anlaşma, Illinois’deki Clinton Temiz Enerji Merkezi adlı santralin operasyonlarını genişletmesine yardımcı olurken, Meta’nın da bu enerjiyi kullanarak karbon ayak izini küçültme çabalarına destek olacak. Bu gelişme, son dönemde Büyük Teknoloji şirketleri ile nükleer enerji endüstrisi arasında artan iş birliklerinin en son örneği ve Meta’nın yapay zeka veri merkezlerine güç sağlayacak daha fazla nükleer reaktörü devreye alma yönündeki daha büyük bir stratejisinin parçası olarak görülüyor.

Kapanmanın Eşiğindeki Santrale 20 Yıllık Yaşam Öpücüğü: Anlaşmanın Detayları

Constellation’a göre, Clinton santrali aslında “yıllarca süren mali kayıpların ardından” 2017’de kapanması planlanıyordu. Eyaletin karbon kirliliği olmayan enerji için oluşturduğu bir vergi kredisi, santralin çalışmaya devam etmesini sağlamış, ancak bu destek de sadece 2027’ye kadardı. İşte tam bu noktada Meta devreye girerek bu tarihten sonrası için bir miktar finansal güvence sağlıyor. Anlaşma için harcanan miktar açıklanmasa da, görünüşe göre bu destek, santralin enerji çıktısını 30 megawatt artırarak toplam kapasitesini 1.121 MW’a çıkarmasına yetecek kadar önemli. Karşılaştırma yapmak gerekirse, ABD’deki ilk açık deniz rüzgar çiftliğinin (Rhode Island kıyılarında sadece 5 türbinli küçük bir operasyon olsa da) 30 MW kapasitesi bulunuyor ve bu da 17.000 evin elektriğini karşılayabiliyor.

Clinton santralinin açık kalması aynı zamanda 1.100 yerel istihdamın korunması ve 800.000 evin elektriğinin üretilmesi anlamına da geliyor. İlk olarak 1987’de lisanslanan santral için Constellation, geçen yıl lisansını 2047’ye kadar yenilemek üzere başvuruda bulunmuştu.

clinton center 1920x1080 1

“Temiz Enerji Sertifikaları” ve Karbon Ayak İzi Oyunu: Gerçekten Ne Kadar “Yeşil”?

Bu anlaşma, Meta’nın nükleer enerji için yaptığı ilk enerji satın alma anlaşması (power purchase agreement – PPA) olma özelliği taşıyor. Şirketler genellikle sera gazı emisyonlarının iklim üzerindeki etkisini dengelemek için yenilenebilir enerji projeleriyle bu tür anlaşmalar yapar. Santral, elektrik üretmenin yanı sıra, karbon salımsız enerji üretmenin çevresel faydalarını temsil eden “temiz enerji nitelikleri” adı verilen bir nevi sertifikalar da üretiyor. Bu sertifikalardan elde edilen ek gelir akışının, daha fazla temiz enerji yatırımını teşvik ederek uzun vadede enerji şebekesi emisyonlarını azaltması bekleniyor – ancak bu tür sertifikaların gerçek dünyadaki faydalarının genellikle abartıldığı da bir gerçek.

Meta, elektrik kullanımının bir kısmını dengelemek için açıklanmayan miktarda bu niteliklerden satın alıyor. Şirketin 2030 yılına kadar net sıfır karbon emisyonuna ulaşma hedefi bulunuyor. Ancak en son sürdürülebilirlik raporu, şirketin karbon ayak izinin yapay zekaya daha fazla odaklanmasıyla 2019’dan bu yana aslında arttığını gösteriyor. Bu durum, “yeşil” enerji hamlelerinin ne kadar etkili olduğu konusunda soru işaretleri yaratıyor.

Yapay Zeka Büyüdükçe Karbon Ayak İzi de Büyüyor: Teknoloji Devlerinin İkilemi

Sadece Meta değil; Google ve Microsoft gibi diğer teknoloji devleri de yapay zekadan kaynaklanan artan enerji talebiyle emisyonlarının yükseldiğini görüyor. Hatta Meta, Louisiana’da kurmayı planladığı en büyük veri merkezi nedeniyle tepkilerle karşılaşıyor. Bölgedeki yerel kamu hizmeti şirketi, bu veri merkezini desteklemek için üç yeni doğalgaz santrali kurmayı önermişti. Bu da yapay zekanın “temiz” enerji hedefleriyle nasıl çelişebileceğinin bir göstergesi.

Nükleer Enerjinin Yeniden Doğuşu Mu? Diğer Teknoloji Şirketleri de Bu Yolda

Yapay zekanın enerji ihtiyaçlarını karşılama ile bunun enerji şebekeleri ve çevre üzerindeki etkisi arasındaki gerilim, ABD’deki nükleer enerji endüstrisinin yeniden canlanmasına yardımcı oldu. Geçtiğimiz yıl Microsoft, Constellation ile bir anlaşma yaparak kapanmış bir Three Mile Island reaktörünü yeniden devreye almayı planladığını duyurmuştu.

Sadece Mevcut Santraller Değil, Yeni Nesil Reaktörler de Gündemde

Meta ayrıca, Amazon ve Google gibi şirketlerin izinden giderek yeni nesil reaktör teknolojisinin geliştirilmesini de destekliyor. Şirket, 2030’ların başına kadar ABD’de 1.000 ila 4.000 MW arasında yeni üretim kapasitesi ekleyecek nükleer projeler için bir teklif talebinde (RFP) bulunmuştu. Meta, bu çabanın devam ettiğini ve 50’den fazla teklif aldıktan sonra kısa bir listeyle “nihai görüşmelerde” olduğunu söylüyor. Constellation da Clinton sahasında gelişmiş bir nükleer reaktör geliştirmeyi düşündüğünü belirtiyor.

Bu gelişmeler, yapay zekanın enerjiye olan doymak bilmez iştahının, teknoloji devlerini daha önce pek de sıcak bakmadıkları nükleer enerji gibi seçeneklere yönelttiğini gösteriyor. Ancak bu hamlelerin çevresel etkileri, güvenlik riskleri ve “yeşil enerji” iddialarının ne kadar samimi olduğu tartışılmaya devam edecek gibi görünüyor. Teknoloji dünyasının bu nükleer kumarı, geleceğin enerji politikalarını derinden etkileyebilir.

Paylaş
İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir