Türkiye’de 30 Bin Kişi Nakil Bekliyor: Organ Bağışı Alarmı
  1. Anasayfa
  2. Bilim
  3. Tıp

Türkiye’de 30 Bin Kişi Nakil Bekliyor: Organ Bağışı Alarmı

Bir insandan diğerine uzanabilecek en değerli yaşam mirası olan organ bağışı, Türkiye’de binlerce hasta için tek umut olmaya devam ediyor. 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası vesilesiyle, ülkedeki organ nakli bekleyen hasta sayısının ulaştığı kritik seviye bir kez daha gündeme geldi. Sağlık Bakanlığı’nın 2025 yılı verilerine göre, Türkiye genelinde 30 binin üzerinde hasta, hayata yeniden tutunabilmek için büyük bir umutla organ nakli bekliyor. Bu rakamlar, toplumsal farkındalığın ne kadar hayati bir önem taşıdığını acı bir şekilde ortaya koyuyor.

Bu alarm verici tabloya karşılık, geçen yıl ülkemizde gerçekleşen 2 bin 79 beyin ölümünün sadece yüzde 17’si organ bağışıyla sonuçlanabildi. Bu düşük oran, binlerce hastanın yaşam şansını doğrudan etkiliyor.

Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Organ Nakli Merkezi’nden Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Hamdi Karakayalı, organ nakli bekleme listesindeki kayıtlı hasta sayısının her geçen yıl arttığına ve bu hastaların bir kısmının, ne yazık ki uygun organ bulunamadığı için bu bekleme sürecinde hayatlarını kaybettiklerine dikkat çekti.

organ nakli 1 scaled

Alarm Zilleri Çalıyor: Bekleme Listesindeki Kritik Durum

Sağlık Bakanlığı’nın güncel verileri, tablonun vahametini net bir şekilde gösteriyor. Türkiye’de organ bekleyen hastaların dağılımı şu şekilde:

  • Böbrek: 25 bin 245 kişi
  • Karaciğer: 2 bin 650 kişi
  • Kalp: bin 477 kişi

Diğer organlar da eklendiğinde, 30 binden fazla insanın yaşamı, yapılacak bir bağışa bağlı. Prof. Dr. Hamdi Karakayalı, “Başta karaciğer, böbrek ve kalp gibi hayati organlar olmak üzere birçok organın son dönem yetmezliğinin tedavisinde organ nakli tek tedavi seçeneğidir,” diyerek durumun ciddiyetini vurguladı.

Özellikle kalp nakli bekleyen hastaların durumunun çok daha kritik olduğunu belirten Prof. Dr. Karakayalı, “Unutulmamalı ki kalp gibi bazı organ nakli bekleyen hastaların canlı verici gibi bir alternatifleri de yoktur. Bugün Türkiye’de binlerce hasta için organ bağışı tek yaşam umududur. Her bir bağış, birçok kişiye yaşam şansı kazandırır,” ifadelerini kullandı. Canlı vericiden böbrek veya karaciğer nakli mümkün olabilirken, kalp yetmezliği çeken hastaların tek şansı kadavradan (beyin ölümü gerçekleşmiş kişi) yapılacak bağıştır.

Türkiye Nakil Başarısında Dünya Liginde Ama…

Organ nakli konusunda Türkiye’nin tıbbi başarısı, uluslararası arenada parmakla gösteriliyor. Ülkemizde hem erişkin hem de çocuk hasta gruplarında yapılan nakillerde, hastaların hayatta kalma oranları yüzde 90’ın üzerinde seyrediyor.

Bu yüksek başarı oranının altını çizen Prof. Dr. Hamdi Karakayalı, Türkiye’nin bu alanda bir çekim merkezi haline geldiğini belirtti: “Bu yüksek başarı sayesinde her yıl çok sayıda yabancı hasta, karaciğer veya böbrek nakli olmak için Türkiye’yi tercih etmektedir. Üstelik yurt dışından gelen hastaların önemli bir bölümünü zorlu vakalar oluşturmaktadır. Yurt içi ve yurt dışındaki hastalarda elde ettiği bu başarılar ile ülkemiz dünyada organ naklinde öncü ülkeler arasında yerini almıştır. Bir başka deyişle, ülkemiz nakil başarısında dünya ligindedir.”

Karakayalı, bu başarının sadece hastaları değil, aynı zamanda uluslararası tıp camiasını da Türkiye’ye çektiğini ekleyerek, “Sadece hastalar değil, dünyanın birçok ülkesinden hekimler, cerrahlar da organ nakli ameliyat yöntemini öğrenmek için ülkemize gelmektedir,” dedi.

organ nakli 2 scaled

Asıl Hedef: Yetersiz Kalan Kadavradan Organ Bağışını Artırmak

Türkiye’nin cerrahi başarıdaki bu parlak tablosu, ne yazık ki bağış oranlarına yansımıyor. Organ nakli ekiplerinin ve hastaların en büyük hedefi, kadavradan yapılan bağış sayılarının artması.

Ülkelerin nüfus sayılarına göre organ bağışı oranını gösteren pmp (her bir milyon nüfus başına düşen organ bağışı sayısı) değeri, bu alandaki farkındalığı net bir şekilde ortaya koyuyor:

  • İspanya: 47 pmp
  • Fransa: 26 pmp
  • İtalya: 25 pmp
  • Türkiye: Sadece 3.6 pmp

Bu dramatik fark, doğrudan nakil ameliyatlarının kaynağına da yansıyor. Batı ülkelerinde organ nakillerinin yaklaşık yüzde 80’i kadavradan (beyin ölümü gerçekleşen) yapılırken, Türkiye’de bu oran yüzde 15–20 civarında seyrediyor. Yani, ülkemizdeki nakillerin büyük bir bölümü (yüzde 80-85) hâlâ canlı vericilerden (sağlıklı bir kişinin organını bağışlamasıyla) yapılıyor.

Prof. Dr. Hamdi Karakayalı, bu tablonun kadavra bağışının artırılmasının gerekliliğini gösterdiğini belirterek sözlerine şöyle devam etti: “Kadavra bağış oranları, bir ülkenin toplum sağlığı konusunda duyarlılığının en temel göstergelerinden biridir. Her hastanın uygun canlı verici bulamadığı, kalp gibi bazı organ bekleyen hastalarda canlı verici şansı olmadığı ve bekleme listelerindeki ölüm oranları göz önüne alındığında, bu duyarlılığın yaygınlaştırılması yaşamsal önem taşımaktadır.”

En Büyük Engel: Yanlış İnanışlar ve Bilgi Eksikliği

Peki, Türkiye gibi tıbbi başarısı bu kadar yüksek bir ülkede bağış oranları neden bu kadar düşük? Prof. Dr. Hamdi Karakayalı, bu sorunun temelinde toplumda gelenek ve göreneklere dayalı eksik bilgilerin ve duyulan güvensizliğin yattığını vurguluyor.

Mit 1: “Beyin Ölümü Geri Dönebilir” (YANLIŞ)

Organ bağışının önündeki en büyük engellerden biri, “beyin ölümü” kavramının “bitkisel hayat” ile karıştırılmasıdır. Karakayalı, bu hatalı kanıyı net bir dille düzeltiyor: “Örneğin, beyin ölümünde hastaların iyileşebileceğine yönelik hatalı bir kanı var. Oysa, beyin ölümü tıbben geri dönüşsüzdür, yani kişi yaşamını yitirmiştir. Dolayısıyla, organları yoğun bakım cihazlarının desteğiyle sadece kısa bir süre için canlı tutulabilmektedir. Organ nakli de bu süreçte yapılabilmektedir.”

Mit 2: “Nakil Sırasında Acı Hissedilir” (YANLIŞ)

Bir diğer yanlış inanış ise nakil işlemiyle ilgilidir. Prof. Dr. Karakayalı, “Ölüm gerçekleştiği için nakil sırasında acı veya başka bir his algılanması söz konusu olamaz,” diyerek bu endişenin yersiz olduğunu belirtiyor.

Mit 3: “Sistem Güvenli Değil, Organlar Kötüye Kullanılır” (YANLIŞ)

Toplumdaki güvensizlik algısına da değinen Prof. Dr. Karakayalı, Türkiye’nin bu süreçte dünyanın en güvenli ülkelerinden biri olduğunu aktardı: “Ülkemizin organ bağışından nakline kadar olan tüm süreçte dünyaca kabul edilmiş en güvenli ülkelerden biridir. Tüm organ nakilleri Sağlık Bakanlığı’nın gözetiminde, ulusal koordinasyon sistemiyle yapılmaktadır. Dolayısıyla, organların kötüye kullanılması mümkün değildir.” Organlar, zenginlik veya statüye göre değil, tamamen tıbbi aciliyet, kan ve doku uyumuna göre ulusal bir sistem tarafından adil bir şekilde dağıtılmaktadır.

organ nakli 3 scaled

Yaşam Armağan Etmenin Yeni ve Kolay Yolu: e-Devlet

Bekleme listelerindeki hastaların yaşama tutunmalarının tek yolunun organ bağışı olduğunu bir kez daha hatırlatan Prof. Dr. Hamdi Karakayalı, bağış yapmak isteyen vatandaşlar için sürecin artık çok daha kolay olduğunu belirtti:

“Organ bağışında bulunmak isteyen vatandaşlar, en yakın hastanenin organ nakli koordinatörlüğüne ve il sağlık müdürlüklerine başvurabilecekleri gibi, bu ay içinde yürürlüğe giren yeni bir uygulama neticesinde organ bağışlarını e-Devlet üzerinden de yapabilirler.”

Bu yeni uygulama sayesinde, organ bağışçısı olmak isteyen herkes, sadece birkaç dakika içinde, tamamen dijital olarak bu hayati kararı alıp sisteme kaydedebiliyor. 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası, tüm toplumu bu konuda düşünmeye ve yaşam armağan etmek için küçük bir adım atmaya davet ediyor.

Sıkça Sorulan Sorular

  1. Türkiye’de kaç kişi organ nakli bekliyor?

    Sağlık Bakanlığı 2025 yılı verilerine göre, Türkiye’de 25.245’i böbrek, 2.650’si karaciğer ve 1.477’si kalp olmak üzere toplam 30 binin üzerinde hasta organ nakli beklemektedir.

  2. Organ bağışı nasıl ve nereden yapılır?

    Organ bağışı yapmak için hastanelerin organ nakli koordinatörlüklerine, il sağlık müdürlüklerine başvurabilirsiniz. Ayrıca, yeni başlayan uygulama ile artık e-Devlet kapısı üzerinden de organ bağışı kaydı kolayca yapılabilmektedir.

  3. Beyin ölümü ile bitkisel hayat aynı şey midir?

    Hayır. Prof. Dr. Hamdi Karakayalı’nın belirttiği gibi, bu ikisi sıkça karıştırılmaktadır. Bitkisel hayatta beyin fonksiyonları devam eder ve hastanın iyileşme ihtimali olabilir. Ancak beyin ölümü, tıbben geri dönüşsüz bir ölüm halidir. Bu durumda kişi yaşamını yitirmiştir ve organları sadece yoğun bakım cihazlarıyla nakil için kısa bir süre canlı tutulabilir.

Paylaş

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir